Çay ve Kitap

Fincana çayı doldurmuşsunuz, buharı yavaş yavaş yükseliyor, hafiften soğuksa ortam biraz olsun ısıtıyor avuçlarınızı, tir tir titreseniz dahi sıkıca tutarsınız içinizi ısıtır daha içmeden… Bir yudum alıyorsunuz içiniz ısınıyor, ağırdan yol alıyor bünyenizde, derin bir nefes alıyorsunuz ve açıyorsunuz kitabınızı…

En son nerede kaldınız yoksa yeni mi başlıyorsunuz kitaba ?

Önce kapağına dokunuyorsunuz, elinizi gezdiriyorsunuz hafifçe çok sevdiğiniz birine dokunur gibi…

Bakıyorsunuz uzun uzun kapaktaki fotoğrafa ya da tasarımına, arka kapağı çeviriyorsunuz üç beş cümle varsa itinayla okuyorsunuz onları…

Kitap daha okunmaya başlamadan rastgele açıp sayfaların kokusunu içinize çekiyorsunuz, daha okumaya başlamadan sizi uzaklara götürmeyi başarıyor kağıt kokusu…

Çayınızı yudumluyorsunuz bir yandan, bir kapağa bakıyorsunuz bir kitaba, zaman su gibi geçiyor, kitap elinizde nasıl duruyor anlamaya çalışıyorsunuz, bazen olur ki kitabı okumadan dakikalarca koklarım onu kendimi deli gibi hissederim etrafa bakarım acaba gören var mı diye 🙂

Aradan bir söz gelmişken aklıma paylaşayım yerine uygun ;

”Biz, çayın yalnızlığa iyi gelen tarafını da severiz.”
– Oğuz Atay

#rotasız #seyyah #kitap #book #mutluluk #happy #insan #dünya #world #book #gezgin #traveller #tourist #gezgin #gezi #interrail #ephesus #turkey #isvicre

Çay bitmeye yakındır artık, yenisini doldurmadan başlayamazsınız kitaba çünkü olaylar gelişmeye başlayınca bırakamazsınız kitabı. İşleri yoluna koyup, ufak tefek iş bırakmadan başlarsınız kitaba, sonrasında harfler birer birer birleşir gözünüzün önünde canlanır beyninizde, dalarsınız uzaklara, çok farklı bir mekanda ve zamanda rüyadaymış gibi gelir size anlatılanlar…

Artık çayınız da bekliyor yudumlanmayı, sayfa aralarında paragraf veya sayfa başı görseniz de çayınızdan iki yudum alıp içinizi ısıtsanız diye ararsınız saniyelik araları…

Her şeyden soyutladınız artık kendinizi, kelimeler nereye götürürse artık beyniniz ve kalbiniz onlarla gidiyor. Okurken duygulanıp gözünüzden yaş geldiği anlar oluyor bazen, bazen de kalbiniz o kadar hızlı atmaya başlıyor ki kelimelerin etkisiyle sayfaların çok hızlı geçmesini istiyorsunuz acaba nasıl devam edecek, sonu nereye varacak diye…

Duruyorsunuz birden, gözleriniz yorulmuş size yeter artık bir mola ver demeye başlıyor, biraz olsun yaş akıtıyor, ya da bakıyorsunuz okuduğunuz sayfayı tekrar okuyorsunuz ve hiç okumamış gibi kelimelerin anlamları yeni oturuyor zihninizde…

Gözlerinizi kitaptan kaldırıp bakıyorsunuz uzaklara, gözleriniz dinleniyor bir yandan, diğer yandan kafanızda canlanıyor cümlelerin anlamı, o kadar farklı duygu sayılı harfin sınırsız kombinasyonuyla canlanıyor kafanızda…

Tekrar canlanıyor tüm hikaye tekrar okumaya başladıktan bir kaç  saniye sonra, dalıp gidiyorsunuz uçsuz bucaksız bir evrende, yazar aklından geçenleri yazmasa bile sizin de öyle düşünmeniz için harfleri tam bir usta gibi işliyor cümlelere ve sayfalara…

Kafayı kaldırıp bir nefes alayım diyorsunuz, çayınız yarım kalmış ve buz gibi olmuş. O kadar dalmışsınız ki okumaya, kaybolmuşsunuz adeta sayfaların arasında, dakikalar su gibi akıp gitmiş, zaman kavramı hikayeye göre işlemiş, karşınızdaki saat henüz yarım saat  ilerlememişken siz hikayede günleri hatta ayları geride bırakmışsınız, artık tamamen içindesiniz yazarın dünyasının, koptunuz tamamen bu dünyadan…

hayal

Siz kitabı bırakmak istemezsiniz elinizden bitene kadar, bir yandan da çay olsa dersiniz şimdi, o anı tanımlayan güzel bir sözle ;

“Yazsam okusam, okusam yazsam, biri devamlı çay verse bana.”
– Ömer Lütfi Mete 

Okumak çok iyi gelir insana, yazmak o kadar kolay değildir. Başlayınca devam etmesi emek ister, bırakınca kendi haline gitmez cümleler, harfleri yan yana getirmek için kendiniz olup dalmalısınız o aleme, en güzeli en rahatı okumaktır, kendiliğinden akar kelimeler duygulu bir şekilde benliğinize…

Bazen uzanırsınız yatağa orada okursunuz, bazen bir sandalyede, bazen otobüste okursunuz etraftan soyutlanıp, bazen çimlere uzanır okursunuz doğayla baş başa, bazen gece uyku tutmaz kalkarsınız uykulu gözlerle okursunuz, bazen kütüphanenin sessizliğinde, bazen çok sesli bir ortamda sayfalar alır götürür sizi uzaklara…

– Bu Yazı 1345 kez okundu –

Yorumlarınızı Bekliyorum :)