Konu başlığı nerden geldi bilmiyorum aklıma, fonda çalan Nil Karaibrahimgil parçaları, ben aptal mıyım modunda geçen saatler. Nasıl saçma bir yazı yazıyorum farkında değilim, sizde bilmeyin zaten. Yazmak güzel ve bunu serbestçe kendi dünyanızda yazmak daha güzel. Hani insan bi yerlere bişeyler yazmak karalamak ister bende öyle işte. Aslında hepimiz aynıyız, hepimiz farklı olduğumuz için aynıyız aslında 🙂
Niçin saçmalıyorum sormayın bana, kaybedenler kulübünü yeni izledim, etkisindeyim. Bu ne kadar güzel ve bi o kadar saçma bir film 😉 Bi yandan bu benim bi yandan bu nasıl bir dünya… Ne yazacaktım bakın unuttum ben, yaşıyoruz işte, sabah kalk, okul ,iş vesaire bişeyler ye iç yat, sonra yine aynı…
Bazen hatta sık sık hoşlanırız sıkılırız, birine bağlanırız, reddediliriz.. İşte öyle saçma falan bunların hepsi. Seversin gidersin, utanırsın çekinirsin, kızarırsın sonra olmaz işte ayrılırsın, ne ayrılması bu ne saçmalık, hiç beraber olmadınki ayrılıyorsun. Vesselam sizlere bi öğüt verecem şimdi, kimse kimseye öğüt veremez bunu öğüt veriyorum bunu okuyacak yirmi otuz civarı arkadaşlarıma ve belkide yanlışlıkla sayfayı açan en fazla beş yabancıya…
Şimdi de ben ona aşığım parçası çalıyor özgür kız nilden 🙂 iyi ki yapmışım, iyi ki yapmışım deyip duruyoz güzel nilim ya, iyi ki yaptık evet, seviyorsak söyleyelim, ne kaybederiz, belki kazanırız, kazanamayız da 🙂 önemli olan içimiz rahat olsun, içimize atmak mı asla, olursa olur olmazsa olmaz tabi. Olursa ekime kadar olmazsa Kasıma kadar 🙂 Yılbaşı da yaklaşıyor, partiler hop hop hop canlanın, boş boş geçecek saatler, içkiler şunlar bunlar, sonunda ayıldınığınızda yine aynı ottan bir dünya. en iyisi yaşıyormuş ve mutluymuş taklidi yapmak…
Değiştim ya parça bitmeden, nil abla ses tonunu değiş biraz ya bak sıkıldım hemen, onur akın abimiz, geceyi sana yazdım parçasıyla giriş yaptı indirimden aldığım hoparlörlerde sesi odayı inletiyor. Hoş bir müzik keyfi, evde olmak , sıcacık odada, çay, kahve, internet daha ne olsun. Çoğu zaman diyoruz yeter la sıkıldım nolcak, hep aynı. Aslında bilmiyoruz ki kıymetini, kalmamışsak sobalı evde, odunsuz kömürsüz günler geçirmemişsek eğer, nerden bilecez sıcacık bir peteğin ısıttığı odayı… Elektrik olmayan bir evde köy evinde falan hiç çocukluğumuz geçmediyse nereden bileceğiz, insanlara ulaşmanın kıymetini, interneti, televizyonu bilmem neyi… Soğuk kış gününde sokakta kalmadıysak hiç, nerden bileceğiz sıcak bir fincan çayın kıymetini… Aslında değişen dünya değil biziz, bizim kafamız değişiyor dünyayı farklı görüyoruz. Köyden ilçeye şehre ilk defa giden çocuk için çok güzeldir şehir merkezleri. Başka bir dünya hayal edemez, herşey film gibidir onun gözünde. Bir kere görsün dışarıyı, güzellikleri bir daha dönemez eski yerine, aklı kalır hep güzelliklerde…
Bana dolabımın üstünden bakan bomboş bir yeni rakı şisesi, bir cin gelsede doldursa diye umut ediyorum, kimbilir belki dolar… sabaha kadar kendimizden geçip, hayal kurarız, eski dostları arar, kaybolmuş aşkları hatırlar, gece yarısı, düşünmeden safça çocukça arayıp seni seviyorum deriz… içmezsek olmaz ama insan insan olalı, önce büyümek isteyip sonra öğrendiklerini yaşadıklarını unutmak isteyen bir hayvan daha görmemiştir. Hayvanca yaşayıp, hayvanca sevişip, havyanca hayvanca hayvanca… Yazı bu, yazdım, bir konusu veya amacı yok, olur belki ilerde. Esen Kalın…
– Bu Yazı 516 kez okundu –